18.6.11

Sonuncuyu Ben Yedim

  "Ne düşünüyorsun bir saattir?" dedi. Doğru ya, ne düşünüyordum o kadar uzun süredir? Önümdeki tabağa salak gibi bakıyordum, düşünüyordum. Sonra kafamı kaldırdım, O'na baktım. O cümleyi bekledim, ve nihayet geldi "Son zamanlarda pek bir düşüncelisin."
  
  Ne kadar çok düşünüyoruz değil mi? Her an, her ne yaparsak yapalım, düşünüyoruz. Otomatik bir olay bu. Herkes her yerde sürekli düşünüyor, o kadar çok düşünülüyor ama beyinler patlamıyor, burunlardan kan gelmiyor.   
  Afedersiniz ama ne halt etmeye düşünüyoruz biz? Düşünmek güzel şey, ama kaçımız "dur bugün düşüneyim böyle, ciddi ciddi düşüneyim" diyoruz? "E ama sen dedin düşünmek otomatik birşey diye, kalkmış düşünme eylemine kızıyorsun, hasta mısın?" demeyin hemen, yerimiz bol, yazacağım hepsini.
   İnsan yeni birşey öğrenirken az da olsa zorlanır. Çünkü beyin tertemiz bir kağıttır, sen oraya o şeyi yazar, çizersin öğrenirken. Önce taslak çıkar, sonra yavaş yavaş son halini almaya başlar o çizimler, yazılar... Az önce öğrenme olayının çok küçük bir örnekle kabaca anlatımını okudunuz. Evet, burada düşünmek var.
   Ortada bir sorun varsa ve çözüm gerekiyorsa, düşünürsün. "Çözüm ne olabilir?" diye anlık da olsa düşünürsün. Eğer herşey yolunda giderse, zamanı gelince düşünen beyin bir çözüm üretir, olay hallolmuş olur.
   Yeni birşey üretirken düşünürsün. Bu düşünme işlemi işin her aşamasında vardır: Tasarım, yapım, üretim, satış, dağıtım vs...
Ben, bunun ve sıradan olayların (ne alayım, nereden dönecektim, kaç yaşındaydı...) dışında düşünme eylemi, ağızdaki sigara, saçtaki jöle, omuzdaki dövme gibi bir aksesuara dönüştü diye korkuyorum. "Dün gece oturdum ve saatlerce düşündüm" "İçeride düşünecek zamanım oldu" "Bugün düşüncelerime ayrılmış bir gün". Bu cümlelerde az da olsa "ahahah, evet çok marjinalim, zekiyim, düşünerek kendimi geliştiriyorum" havası yok mu? Tamam, burada o olayı tam olarak yansıtamadım ama hepinizin hayatında bu tür şeylerin (düşünmek, ağlamak) üzerinden prim yapan insanlar vardır, lütfen onları düşünün yazı boyunca.
  
   "Yok birşey ya, öylesine düşünüyorum işte." diye salakça bir cevap verdim. "Hadi hadi, var birşey, anlat belki bir çözüm buluruz." dedi. Kafamı kaldırıp ona baktım. Gerçekten birşey yoktu, ama 'muhabbet açılsın, biraz yakınlaşalım' mantığıyla "Aslında haklısın, biraz sıkıntılıyım bu aralar" dedim, ve dediğim anda da "ulan her şey yolunda, şu saatten sonra 'yok birşey' diye geçiştiremem, ne diyeceğim şimdi?" diye düşündüm. (bunu düşünerek en azından düşünmüş olduğum yalanını ortadan kaldırmıştım)
  
  Düşünmek üzerinden nasıl prim yapabilirsin arkadaş? Ben 14 senedir düşünüyorum bu kadarı bana fazla geldi, 70 yıl düşünen adamın hali ne olacak? Kadınlar düşünceli erkek, erkekler sadık kadın istiyor. Şöyle bir bakınca, erkekler daha az şey istiyor.
   Daha yakın bir örnek vereyim. Blog "kusan" kız ne düşünüyor? Bunun cevabı çok basit. Benim yazdığım yazıdan katlarca daha uzun yazıyor, ama okuyunca ne düşündüğünü anlıyorsun kızın. Çünkü ne yaşadıysa onu yazıyor, (bu arada "blog kusan kız" tabirine açıklık getirme gereği duymadım, genelde akranlarım olurlar kendileri, ergen kız kokar yazıları. Açın bakın, anlayacaksınız)kızgınsa "mal" diyor, "salak" diyor, "orospu" diyor. Sonuç şu oluyor: ben o yazıdan yazarın düşüncesini; kendi yazdıklarımdan daha kolay anlıyorum.
 
  "Eğer anlatmak istersen, dedi, dinliyorum, zamanım da var." Evet, şimdi ne diyeceğimi gerçekten düşünmeliydim, çünkü bu cümlede hem "lan madem bir şey var, niye anlatmıyorsun, yanındayım işte" yakınması hem de "senin çözüm bulabileceğin konular değil, daha derin" gibi bir yalanı yemeyecek biri olduğundan ve ben de böyle bir şey söyleyemeyeceğimden dolay gözlerimi devirdim, kasıntı bir ses tonuyla "Şey, dedim, insanların bu kadar boş olması beni üzüyor."

Ben saatlerdir kendimi yırtıyorum düşünme eylemi aksesuar olacak diye korkuyorum diye. Al işte, tiksindiğim adam oluvermiştim 2 saniyede. Düşünürken çok mu kuul, çok mu yakışıklı / güzel oluyorsun (bilhassa erkekler) da bu düşünme maskesinin altına saklıyorsun ifadesiz suratını? Fotoğraflarında falan niye bakışların hep uzaklarda, sik mi var uzaklarda, dibine bakmıyorsun? Neden elini alnına koyuyor, gözlerini kısıyorsun? Yok arkadaş, bence sen, sıradan olmaktan korkuyorsun.
 
"Genelleme yapma taraftarı değilimdir ama bunu boş insanlar söyler. Ve itiraf et, birşey yoktu. Neden bana 'canım sıkkın' falan diyor; ben nedenini sorduğumda da 'insanlar boş' gibi sikindirik bir bahane uyduruyorsun ki?" dedi. Yattığım yerden doğruldum, yine suratımda "düşünüyorum" ifadesi vardı, gözlerimi kısmıştım. Sonra içimden "bırak şu salak hareketi yapmayı" dedim, ama engel olamıyordum, gözlerim hala aynı ifadeyle öylesine bir noktaya bakıyordu. O'na bakmadan "Bilmiyorum, gerçekten bilmiyorum" dedim.
  
  Bu kadar yazı yazdım, ama 1 tanesini daha yazabilecek kadar ne düşündüm ben? Ne kadar süre "gerçekten" düşündüm, tartışılır. Sizin de affınıza sığınarak özür diliyorum, düşünceli fotoğraflarınızı profil fotoğrafı falan yapın, ben de yapayım hatta ama lütfen "düşünüyorum" lafını artistlik aracı olarak kullanmayın. Şu halimizi Neitzsche falan görse, oturur ağlar.
  
  Sonra bana baktı, gülümsedi ve ayağa kalkıp mutfağa doğru yürümeye başladı. Ben arkasından bakarken söylediği şey beni gerçekten güldürmüştü: "Daha fazla düşünme, sonuncuyu ben yedim"
  
  Tabakta kendi yansımama baktım ve saçlarımı düzelttim. Bu arada siz de daha fazla düşünmeyin, o fotoğrafı kadın güzel olduğu için koydum, başka bir nedeni yok.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buradan yorum yapabilirsin: