20.6.11

Sıfır

Bir ortamda bulunan, bazen konuşan ama konuşurken kimsenin dinlemediği, belki yalandan "ehe ehe güzelmiş." falan diye tepki alan insanlar vardır. Bu insanlar etkisiz elemandır, sıfırdır yani, olmasa da olur, hatta bazen "ne işi var lan bunun burada"  da denir kendisi hakkında. Bir, iki arkadaşı da kendine benzer, ortamda istenmezler, kız varsa ortamda, erkekleri engellerler, ayak bağı olurlar. Hah, işte, hayatla benim aramdaki ilişki de birazcık böyle. Bir ortam var, hayat bana bakıyor, içinden geçiriyor "kim lan bu mk. liseli?".
Yanlış anlamayın, sosyal ortamda her zaman ezen oldum, hep şansım yaver gitti, çok insanla tanıştım, birsürü dostum, düşmanım oldu. İnsanlar beni genellikle ciddiye aldı, bana selam verdi, bana arka çıktı. Benimle daşşak geçen şey insanlar değil, hayat oldu.

Evet efendim, hayat beni iki dakika olsun ciddiye almadı. İnsanlara göre "çok iyi" ydim, ama hayata göre "sıradan". En mutlu günüm monoton bitti. En üzgün günüm yine aynı yatağa, aynı boşluk duygusuyla girerek sonlandı. Odam dağınıktı belki, ama hayatım ve yaptığım işler çok düzenliydi. İyice sıradan, basit bir hayat şekillenmeye başladı ayaklarımın altında. İlkokul numaram bile "234" tü, bütün öğrencilik hayatım kravatı boğazıma kadar sıkarak, sıralarda uyuyarak, öğretmenin en sevdiği öğrenci olarak geçti.

Dışarı neredeyse her çıktığımda aynı yere gider, aynı yerde oturur, aynı yerde yemek yerim. Bir şey söyleyeceksem, hep aynı cümlelerle başlarım konuşmaya. Ve bütün bunları 1 hafta kadar önce fark ettiğimde, hayata kafa tutup değişmeye and içtim.

Ama geçen gece hayatla karşılaştım. Yol daracıktı, ve o benden daha yavaştı. Kafasını çevirdi, bana baktı. Yalandan "aa napıyorsun?" dedi. Kaşlarımı çattım. "Gelsene buraya, birşey konuşmamız lazım" dedim. Canım arkadaşım tavırlarını bırakıp " ne konuşacağım lan seninle, sıradan bir adamsın; öyle ki senin hayatın olmama rağmen tek bir ortak noktamız yok."
Koşmaya başladım. O da koşuyordu. Yol uzundu, sağ/sol sapakları yoktu. Dümdüz ve daracıktı. Bacaklarım yanıyordu, ama dayanabilirdim. Beraber bulunduğumuz onca ortamda o bira, ben su içtiğim için, göbek ve formsuzluk gibi bir sorunum yoktu. Elimi kaldırdım,omzuna dokunabilirdim. Sonra omzundan yakaladım ve beraber yere düştük. ben yolun bir köşesine, o bir köşesine yuvarlandı. Çabuk toparlandım. Yerden bir parça taş aldım ve hayatın boynuna çöktüm. Sordum "beni neden umursamıyorsun?"
Nefes nefeseydi. Alnından damlayan ter gözlerini açmasını zorlaştırıyordu. "Sen..." dedi. "Evet ben?" diye haykırdım. Sustu. Bir tokat attım. Gözlerini açtı ve devam etti "Sen, milyarlarca insandan sadece birisin."
"Ne diyorsun lan sen?" dedim. Elimdeki taşla kafasına sertçe vurdum. Akan sıcak kan sağ elimi rezil etmişti. "Söyle! Ben böyle bir adam değilim, insanlar beni seviyor, çevrem geniş! Ben farklıyım, sıradan değilim! Olamam da..." Hayat kahkaha attı. Gülüyordu, çok sesli bir şekilde. Bir tane daha tokat attım "sus, saat gecenin bilmem kaçı olmuş böğürüyosun burada" diyerek. "Oğlum, dedi, sen harbiden malsın. Özel olduğunu mu düşünüyorsun?" "Evet, dedim, öyle düşünüyorum." "Bak, dedi, herkesin bir hayatı vardır, ama sen kendinden o kadar sıkıldın ki kendi hayatını karşına çekmiş, tokatlıyorsun. Sıradansın sende, ve korkma, sıradan adamın derdi de sayılıdır, bellidir. Sen hiç moralini bozma bence. Eve giderken ekmeğin yanında kola da al, ne bileyim, böyle ufak değişiklikler işte..."
Susuyordum. Elim, yüzüm ter içindeydi. Dizlerimin üzerine çöktüm, ağlamaklıydım, hayatı saçından tuttum, kafasını kendime çevirdim ve sordum "niye böyle yapıyorsun?" Artık gülmüyordu, gayet ciddi görünüyordu. "Ben senin yaptıklarının bir sonucuyum. Sıradan olmaktan çok fazla korkuyordun, öyle olmaya başladığını düşündün ve kendi 'hayatını' yatırdın, dövüyorsun."

Ayağa kalktı. Yürümeye başladı, gidiyordu. Ben ise o gözden kaybolana kadar olduğum yerden kalkamadım. Sonra yolu takip ettim. Bir market çıktı karşıma. Ben de eve giderken alacağım ekmeğin yanında, 2.5 litrelik bir kola aldım, değişiklik oldu.

6 yorum:

  1. bence bunun sonu okuyucuya bırakılmalıydı..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Nermin, ilk yorumumu yaptığın için teşekkür ederim :)

      Yalnız şu konuda sana katılmıyorum ki bu gibi blog yazılarında yazının yazılış amacı, başı, sonu hatta yazı olup olmadığı bile blogger'ın isteği doğrultusunda oluşur.

      Ama dikkate alacağım :)

      Sil
  2. mesela kolayı alırken bakkal amca-dayı-abi ile pazarlık edebilirdin hayatın sıradanlığının bir katmanına daha darbe vurup yıkmak için...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yazdığım yazının ilk halini koruması taraftarıyım, bir başka yazıyı daha farklı yazarım fakat bunu asla değiştirmeyeceğim.

      Sil
  3. Yanıtlar
    1. Yorumun için teşekkür ederim Devrim, esen kal.

      Sil

Buradan yorum yapabilirsin: