26.9.12

Ne Kadar Ayıp

Dağınık bir insan olduğum ve aynı zamanda fazladan heyecanlı ve çabucak gaza gelen bir insan da olduğum için, birden fazla merakımı ve hobimi doyasıya yaşayacak bir zaman yaratamıyorum kendime. Dağınıktan kastım genel tavır olarak dağınıklık, parçaları birleştirmeyi gözümde fazla büyütüyorum, bu yüzden haybeye kaybettiğim, boşa geçmiş zamanlar çok oluyor hayatımda.

Ne diyebilirim ki, merdivenleri çok hızlı inerim ben. Yürürken yanımdan geçtiğim her insanın yüzüne çok dikkatli bakarım istemsiz, bir şeyleri aradığımı düşünüyorum bazen, fakat aradığım yeni bir şey yok. Yaptığım tek şey insanlar üzerinde bu kadar erken kurduğum önyargılarımı haklı çıkarmak, her seferinde tahmin ettiğim şeyi görmek ve buna kendimi iyice inandırmak, bir gün bir yerlerde insanların yüzüne manalı sayılabilecek bir ifadeyle bakıp kesin cümleler kurabilmek için.

Gün içinde çok fazla şey görüyorum ve beni de pek çok şey duygulandırabilir: eski bir kalemkutu, akustik gitar, iyi hazırlanmış bir kahve, güzel bir kitap, eski bir kağıt, es geçtiğim bir nokta, çocuk kıyafetleri, dolabın üzerinde unutulmuş posterler, asla giyilmemiş kot pantolon, eldivenler, kör gözler, amatörce karalanmış şeyler, kırk bir mandal, kırık bir bira şişesi, cırtcırtlı ayakkabı, şiirler, insanlar ve köpekler. Bazen de çocuklar. Bu kadar çok şeyin beynimi her an uyardığı bir hayatta yaşamanın güzel yanı, takıntılarınızı besledikçe daha çok detay bilecek olmanız.

Hayatın gidişatı içinde önemli birer rol alacak insanlar var gibi sanki ve tanrı geri kalanları unutmuş gibi, sadece bir figüranın olması gerektiği gibi aynı özensizlikteler ve koşuşları, gülüşleri neredeyse aynı. Boş vadileri doldurmak için çizilmiş bir takım yaratıklar var, küçük ve uzun burunlu. Dans etmesini bilirler.

Yaşadığım şehre baktığımda görmediğim kısımlarını bile gezmiş gibiyim sanki. Köşe başlarındaki tekel sahiplerinin traşlı yüzleri her yerde aynı gibi. Her şey aynı düzenin kopyalanıp farklı bölgelere dağıtılmasından ibaret, bir iki fırça darbesi dışında oluşumlar hep aynı, merdivenin herhangi bir basamağından düşmek gerekmiyor bunu görmek için, eve geldiğinizde ellerinizi yıkamadan önce aynaya bir kez bakmanız yeterli.

Ruhun bedenlerini rüyalarında terk ettiği soğuk olacağını tahmin ettiğim bir sonbahar ve ardından gelecek olan kış. Ne kadar adildir her şey? Her şey ayrı yazılır. Hiçbir şey de ayrı, fakat birleşik bir hiçbir var sözcükte. Ne kadar az ise elinizdekiler, yine elindekiler az olan insanlarla yakınlaşmak durumundasınız, bazen aynı ev, bazen aynı oda. Bazen de her şeyiniz varken yaparsınız bunu, yalnızca düzüşmek için hiçbir şey olursunuz bir anda.

Şiddetin dalgalarını sokakta hissetmek mümkün. Bisikletimle boş asfaltlarda yolculuk yaparken hep evlerdeki şiddet dalgasını hissediyorum, ensemin oralarda bir noktada, sürekli yer değiştiren bir nokta. Soluk ve doğal olmayan, sarımsı ışık bir çekim hatası gibi, pornografik bir düşünce, ya da sadece dönüp duran bir dizi. Sürekli dönüp durmasını zaten yavan olan senaryosuna borçlu. Bir bass sesi gelir ve o an hepinizin kafasından o anda kavgada olduğunuz geçer, önce dayak yer, sonra kalkıp epik bir şekilde döversiniz o hayvani yaratığı. Müzik arkada çalmaktadır, fakat unutmamalı, kahramanlar efsanelerde olur.

Kitap okurken bir şeylerden uzaklaşmak en kolayı. Sizi oturduğunuz yerden kaldırmak için ant içmiş, yorgun doğmuş orta yaşlıların testislerini koltuklara sürttüğü ve ortalığın yaldır yaldır menapoz koktuğu o çöl sıcağı, bazen de çamurlu yağmur suyu toplu taşıma araçlarında yaratılabilecek en kusursuz dünyayı yaratır kitap. Asla tam olarak kusursuz değildir, işin güzel yanı o kusurlara hayret etmek.

Karanlık yollarda yürürken, nasıl bir saçmalıksa, deli gibi suya ihtiyaç duyar boğazım, kupkuru olur. Birazcık su.

Harbiden de ne güzeldi benim beybileydim ya, beyazdı. Çizgi filmde grubun lideri olan tüysüz'ün beyblade'iydi, ejderhalı falan. Hiçbir zaman sevmedim grup liderlerini. Yazarları da, sadece yazdıkları şeyleri sevdim. Benim gibi yazan insalara hayran olmak onların gölgesinde kalmayı kabul etmek benim için, bir işi gerçekten yapmak isteyen herkes için de bu böyledir. Sonra da beybileydim kırıldı zaten, plastik bir arenada bir mahalle turnuvasında kırıldı. Pazar malı bir beyblade kırmıştı benim beybileydimi. Çok üzülmemiştim.

Para üzerine bir hayatta yükselmek demek, tepsinin üzerindeki süt dolu bardağın incelip uzaması gibi bir şey bence.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buradan yorum yapabilirsin: