18.3.12

Fak Aff

Hayat iki çepeçevre kafatasının içindedir dostum, hatayı önce orada aramalısın. Boş değildir kafatasının içi, kafatası delik olabilir, ama yaşıyorsan içinde kesinlikle bir şeyler, bir beyin, hatta bir tenis topu olsa bile bir şeyler vardır. Hatalar doğrular haricindeki şeylerdir sadece, abartmaya gerek yok. En şanslı it bile bir kere kıstırmıştır kuyruğunu ve biz de tertemiz ayakkabılarla en az bir kere boka basmışızdır. İnsanoğlu birtakım hataların birleştirilip güzel bir ambalaja konulması, üç gün buzlukta bekletilip ambalajın şeklini almasıyla oluşan yaratıktır dostum, bunu herkes bilir. Üç günden fazla beklemiş insanlar çatlarlar; belki meraktan, belki yemekten...

Hakikaten kuklasın dostum, dünyadan ve şanstan yana medet umma sakın. Umarsan umutların yıkılır dostum, bırakıverir elini dünya, sonra şans çoktan gitmiştir. Bir kölesin çünkü ve eklem yerlerin en kaliteli iple tahtalara bağlı, zaten bırak da bağlı olsun. Çünkü eğer gerçek olursa bir gün kurtulma hayallerin, ipleri kopardığında yere düşecek ve hareket edemeyeceksin; çünkü kimse sana öğretmedi ipler olmadan yürümeyi.

Bir pissin, kokuyorsun, yakın durma bizlere. Kötü düşünmeyecek kadar kötü ve başkasın, ne beklenir ki senden? Saçlarını yıkayamaz, kaşığı ağzına denk getiremez, 'neden böyle lan bu?' diye soramazsın, ah bebeğim soramazsın. Neden bu kadar art niyetsiz, dedikodusuz, içkisiz, orijinal, suskunsun? Bizi korsan ve konuluyuz diye küçük mü görüyorsun? Ne yiyor, ne içiyorsun fakir herif? Herkesin her şeyini biliyorken seni neden bilemiyoruz? Çok mu zor geliyorsun basit insana alışmış bünyemize? Belki?

Neden bir sorun olduğunu defalardır söylüyorsun? Anlıyoruz sorunların var. Nedir bu kadar sessiz ve bu kadar sert ağlatan şey seni? Sorunları diz önüne ve teker teker vur altıpatlarınla, tek şarjörle altı tanesi uçup gitsin hayatından. Pot mu kırdım yoksa, sorunlar kafanın içinde miydi?

Sevdiklerini düşünme gideceksen dostum. Onlar birer basamak ve sen de sırtlarına basarak yükselirsin göklere. Bir sonraki basamağa geçmek için öncekinden çekmelisin ayağını, yoksa bulunduğun seviye aynı olacaktır ve dünyadaki çoğu şey gibi zaferin de yarımı hiç bir halta yaramıyor dostum. Amaç seviye yükselmek, hep daha yukarısı, unutma bunu. Ben arkadaşlarımın sırtında yükselip sonraki seviyeye geçerken hep kafalarına bastım, öldürdüm onları, bundandır çok seviyesizim.

Şehir seni unutacak, sen şehiri unut yeter. Şehir kocamandır ve sırtındaki siyah noktalarla çoğu zaman ilgilenmez, işi gücü otuzbirdir, seni de fark etmiş olduğunu zannetmiyorum dostum. Kesinlikle sana dokunmuş olmalı, zaten kanatan şey de kabuğunu koparmış olmasıydı. Ve kopan kabuk geri dönmez, yalnızca yenileri gelir, tıpkı dünyaya gözlerini yuman sevdiklerin gibi. O öldüğünde ne kadar ağladığını hatırla, ve hala ağlıyorsun, çünkü o seferinde tırnak ete kadar girmişti.

Dünyayı da unutmalısın dostum, oh evet unutmalısın dostum. Herkes kendi dünyasından bahseder zaten, kafan serin olsun, sen kendi dünyanın orta yerine pisleyerek gideceksin zaten, bu pislik kokacak ve seni sevenlerin dünyasına sıçrayarak gözlerini yaşartacak istemsiz. Her akla geldiğinde hem de. Bundandır ki oyunun sonu olacak senin sonun, olabilecek en yavan son da olsa senin dünyan orada bitiyor olduğundan biraz karizmatik olacaksın. Sen feryad-ı anat, evlad-ı yavşaksın, oh evet bebeğim yavşaksın.

Karar verdiysen git, gidene gitme diyemem ben. Ama giderken sorunun kaynağına doğrult tabancanı, yoksa çözülmüş bağcık gibi bırakıp gitmek olmaz çözülmemiş sorunu. Dediğim gibi, nokta atışı. Sorun kafanda mı? Kafana çalış o zaman.. Ama kedi olmadığın için küfredip durma içinden, üç canın kalacak olsaydı bunlar pek onursuz düşünceler olurdu bebeğim.

Ah evet bebeğim çok onursuz olurdu.









2 yorum:

  1. süper yazmışsın valla betimlemeler böyle olunca kitabını merak etmeye başladım... bitse de yesek

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ah bir bitse, bitse de fantastik yazıyorum kitabı, uçurum fark olacak burada yazdıklarımla...

      Sil

Buradan yorum yapabilirsin: