27.7.11

Her Zamanki Gibi Bulutlu


Saat 22:43

Konuşuyoruz. Onu düşünüyorum. Susmuyor. Sürekli birşeyler söylüyor. En gereksiz iş için bile "acillll" diyor. Mutlu muyum? Mutluyum.

Saat 23:10

Yeni birşeyler bekliyorum. Gözüm saatte. Konuşuyorum onunla. İlgilen benimle diyorum. Umursamıyor. Godfather çalıyormuş gitarda. Helal olsun.

Saat 12:13

Onunla konuşuyorum. Saçmalıyor. Rock diyor, Spellbound diyor, çok afedersiniz "ibneee" diyor. Mutluyum.

Saat 12: 16

"Three Days Grace - Home başladı :D". Evet bir radyo sitesi bulmuş, orada eğleniyor.


Bundan üç yıl 5 ay önce:

Saat 13:01

Onunla oynamayı çok seviyorum. Çok eğlenceli. Kafasını tahtaya vuruyorum ve "ah" diye ses çıkarıyor. Garip. Düğmesini henüz bulamadım.

Saat 14:26

Bahçede boğuşmaya devam ediyoruz. Bu arada dizim kedi bokuna giriyor. O görmeden pantolonunun paçasıyla dizimi siliyorum.

Saat 17:18

Artık akşam oldu sayılır. Annesi gelip alacak onu. Oysa çok eğleniyorduk. Neyse gitsin, zira benim şokellalı ekmek yemem lazım, onunlayken yiyemiyorum.

Sakalları var. Evet, sorsanız ilk önce bunu söylerim. Çünkü gerçekten sakalları var. Kesmiyor, bazen kesiyor ama kesmiyor genellikle. O sakallardan tiksiniyorum. Verin jilet insana benzeyene kadar keseyim biçeyim herifin suratını. Ya da çim biçme makinası verin, tertemiz olsun.

Gitarı var. Evet, sorsanız ikinci olarak bunu söylerim. Çünkü gerçekten gitarı var. Çalıyor, sürekli bok varmış gibi çalıyor. Gerçi ona sorsanız benim için "yazıyor, sürekli, bok varmış gibi yazıyor" der. Haklı aslında, herkes ne seviyorsa peşinden gidecek kardeşim. Neyse işte gitar çalıyor. Buckethead dinliyor. Satriani dinliyor, tavsiyelerimle Santana'ya da başladı. Yarısı yazılıp bırakılmış öykü gibi biri. Diğer yarısını ben yazıyorum, o çok güzel 

Sakin. Gerçekten sakin.


Homoseksüel eğilimli. Benimle çok fazla zaman geçiriyor. Şaka bir yana homoseksüel eğilimli falan değil, sadece kızlar konusunda çok kötü gidiyor şansı. Temiz kalmış, dokunulmamış bir çiçek gibi. Güzel kokuyor.

Onu ilk gördüğümde ufaktım, ufacıktım. Kafam da ufaktı o zamanlar. Bana gülümsedi, pek bir isteksiz gülümsedi. İçerledim, "ne bu tavırlar şimdi" dedim içimden.

Başlangıçta etütteki çocuktu. Sonra ilaç oldu. Bildiğin düzenli alınması gerekiyordu bunun. Kıvırcık saçlarına makineyle girmek istiyorum. Sakallarını kesmek istiyorum. Tüy dökücü krem içirmek istiyorum ona. Canı yansın ama defolup gitmesin istiyorum. Tadın leş gibi kardeşim.

Bana tavuk aldı. En ihtiyacım olduğu anda karnım doydu. Saygıyla eğilmek pek içimden gelmedi o an, yalan söyleyemeyeceğim.

Saat 14:54

Beni aradı. Sesinde telaş vardı, çatallıydı. Birşey sordu ama açıkçası dinlemedim. Umrumda olan son şey O'ydu.

Biliyorum, liseli olmanın verdiği saplık ta var ama bu sakallıyla gerçekten yakın bir arkadaşlığımız var. Dedim ya, bütün hayatım oldu. Aynı ortamda berabersek kızlar falan yalan oluyor, birbirimize bakım "ehe ehe" diye gülüyoruz istemsiz. Atıyorum benim evime mi geldi, oturuyoruz konuşuyoruz 10 dakika. Konu tükenince her pis erkek ergenin yaptığı gibi vuruyorum ona şakasına. Sonra tabi tişörtleri çıkarıp düğüm yaparak birbirimizi dövüyoruz ve bundan hunharca zevk alıyoruz. Misyonumuz dar. Amacımız yok. Zaten işlevimiz de yok, en fazla birbirimizi eğlendiriyoruz, budur.

Şimdi düşünüyorum, onu farklı yapan şey nedir diye. Üzerine söylenecek pek birşey yok. Kelimelerin tükendiği yerde oturmuş gitar çalıyor. Sen de susup dinliyorsun, kim bilir belki 70 lerden çalar bu sefer...

Saat 15:23

O, sürprizleri sevendir. Biliyorum, bir sürpriz yapacak, ben saniyelik günlüğümü tutarken güldürecek beni. Şimdilik sesi soluğu çıkmıyor. Ama O, oyunu kurallarıyla, hamlelerini büyük oynayandır. Tahmin etmek istemiyorum, etmeyeceğim, çünkü eğer bulursam sürprizin şaşırtmaz.

Saat 15:27

Gözlerim kapanıyor yorgunluktan. Arkadan bir müzik çalıyor, çok güzel, ama kafamı kaldırıp adına bakacak kadar enerjim yok. Kartını oyna, sıkılmaya başladım.

Onun dışında "ee ne yani sana bu yazıyı yazdıran şey?" diye sorarsanız, O'nun hakkında müthiş naif olduğunu söyleyebilirim. Benden daha olgun, beni dengeliyor. Kızlar, gerçekten çok şahane bir çocuk, gidin, sarılın ve öpün onu.

Kardeşim, seni tanıtacak bir yazı yazmayı isterdim ben de ama, saniyelik günlüğüm yüzünden tam olmadı bu sefer. İdare et, telafisi bende.

Orada oturmuş ne çalıyorsun? November Rain mi yoksa?








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buradan yorum yapabilirsin: