20.7.11

Bir Tabak Daha Koy, Döneceğim

Bir insan olarak, "şu şudur" diye konuşmanın çok tehlikeli birşey olabileceğini yeni yeni fark ediyorum. Değişmez kurallar dışında kesin cümleler kurmak cidden sağlıklı değil, doğrular anında yanlış, yanlışlar anında doğru olabiliyor. Yazılarımdan bir beklenti oluştuğu andan beri böyle bir takıntı oluştu bende, konuşurken de dikkat etmeye çalışıyorum buna ama eğer yüzdeyüz dikkat edersem ağzımdan iki-üç cümleden başka birşey çıkmıyor.

Ne kadar çok detaya girersem o kadar çok boka battığımı hissediyorum, çünkü derinlere daldıkça seyirdeki şeyler çoğalıyor. Arkadaş ortamında "ya zaten şöyle abi onlar" şeklinde, herhangi bir yüzdeyüz haklılık ya da öğreticilik amacı gözetmeden kurulan alelade bir cümle bile onlarca düşünürün, bilimadamının, sosyalbilimcinin, tarihçinin, matematikçinin ayaklar altına alınmasını sağlayabiliyormuş, bilmiyordum. "Tezler çürütülmek için vardır", bunu biliyordum.

Bununla beraber basit bir blogger olarak bile ne kadar aciz olduğumu da yeni farkediyorum. Her şey kullanılmış olabilir, bizden önce yaşayanlar söylemiş olabilir bu sözleri. Bizden çok önce tadanlar bazı karmaşık duyguları, yazmış olabilir bunları. Süslü kelimelerimiz bile kullanılmış olabilir. Aşk mesela, binyıllardır konuşuluyor aşk, şarkıların konusu aşk, yazıtların noktası aşk... Aynı duyguyu ne kadar farklı ve kaç kere anlatabilirsin ki? Böyle bakınca çöplüğün içinde gibiyiz aslında. Hayatımız keşfedilmişleri yüzeye çıkarmakla geçiyor. Önceki paragrafta örneğini verdiğim gibi bakınca da kendimle çelişiyorum, derinlere daldıkça seyir alanı genişliyor, genişledikçe de eskilerin yanına yeniler ekleniyor, bakire cümleler kuruluyor. Bu çelişkinin sebebini de ilk paragrafta yazmıştım.

Saçmalama ya da yanlış bilgi verme korkumu bir kenara bırakıp normal bir insan gibi konuşacak ve genelleme yapacak olursam, insanların hayatları birbirlerinden pek de farklı değil. Yanındakinden, önündekinden, arkandakinden farklıysa bile göçüp gitmiş olan trilyonlarcasından biriyle elbet benzerdir insanın hayatı. Ha, farklılıklar vardır, mesela Tesla gelip alternatif akımın altını çizmiş, göçüp gitmiştir. Bunu yapan bir başkası daha yoktur. Ama hayatının her saniyesini alternatif akımı yücelterek geçirmemiştir. Evet, ne demek istediğimi anladınız.

"Sıfır" başlıklı yazımda üzerimden atmaya çalıştığım bir korkuyu biraz da dalgaya alarak yazmıştım, hatırlarsınız belki. Geleceğe yönelik planlarım çevremdeki insanların yaşadıkları ya da hayal ettiklerinden farklıydı hep, "peki neden evlenirsin sen evleneceğin zaman?" sorusuna verdiğim cevap ve tabi ki bundan beklentim de farklıydı. Hayattaki belli dönüm noktalarında genel olarak yapılandan ve düşünülenden farklı şeyler tasarlamışım kafamda, bunu da yeni fark ettim. Beynime format attım, herşeyi yeni yeni fark ediyorum.

Şimdi içimde farklı olmak adına bir ateş yanmıyor. "Hayat yaşanır ve ölünür" mantığına saplandım, bekliyorum. Hayallerimden bazıları, mesela evlilikle ilgili olanı (bunu okuyorsun, biliyorum :)) hala normalden biraz farklı. Ama bunun nedeni benim sivrilip fark edilme isteğim değil, mutluluğu bulacağım yolun bunlar olması.

Yazıyorum. Yazmayı seviyorum. Blogunun başında tıkır tıkır yazan yaşıtım çoğu insandan çok daha iyi yazıyorum. (işin garibi bunu:"bana yaşıtım bloggerlardan çok daha iyi yazdığımı söylerler" şeklinde yazsaydım kimse kırılmamış olacaktı, insanların kendileri hakkında iki güzel söz söylemeleri ben dahil hepimize dokunuyor, egolarımız hak verip gülümsememize izin vermiyor sanırım) Geleceğimde de yazı yazmakla ilgili birtakım hayallerim var. Bunların ne kadar gerçekçi olduğu hayata geçirme aşamasında önemli, yazı yazmak beni mutlu edecekse yazarım, hayal kurmak yetecekse de hayalini kurarım. Hep bir kız çocuğum olsun istedim mesela, hala da isterim. Şimdi bunu düşünmek çok güzel, karım bana bakıp "bir çocuğumuz olsun istiyorum" dediğinde fikrim değişir mi Allah bilir.

Garip bir şekilde hiçbir zaman hayatın beni atlayacağını düşünmedim. Şansım genelde yaver gitti çünkü, çok fazla kaybetmedim, aksine kazanan taraftaydım genellikle. Nasıl şartlarda yetişirsen düşüncelerin de öyle şekillenir derler. Belki de bu yüzden zor olanı hayal edebiliyorum korkmadan, bu yüzden hayallerimin bir parçası da şansa kalıyor. Bunu deneyip görmeden bilemem, şimdilik tek söyleyebileceğim, kendi dünyamda önemli hissediyorum, ve nedenini bilmediğim bir şekilde gerçek dünyada da yerimi edineceğimi, şansımın yaver gideceğini hissediyorum. Korkum yok, dedim ya, kaybetmeye alışık değilim.

Neyse yazıyı çok fazla uzatmak istemiyorum, zaten tatmin olmadım bu seferki yazımdan, daha güzelini uzata uzata yazarım. Hayallerimdeki kadına sesleniyorum: bir tabak daha koy canım, beklemekten yorulduğun an döneceğim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buradan yorum yapabilirsin: