5.3.13

Sabah ürpertim,

Bu mektubu doğru adrese mi postalıyorum bilmiyorum, senin gibi biri sabit kalmayı ne kadar becerebilir ki? Artık bana mektup yazmayı bıraktın, kim bilir hangi cehennemde sürtüyorsun. Biliyorum, biliyorum iyisin. Merak da etmiyorum ne yaptığını, nasıl yaşadığını -hiçbir zaman da merak etmedim-, ben de buyum işte, senden çok sana yazmayı seven bir narkolepsik -belki de bir insomanyak. Dürüst olmak acıtmaz.

Yalnızca, bütün hayatımın karanlıkla akıp gittiğini söylemek istiyorum. Sırtımda, omuzlarımdan belime inen bir ağrı var ve ben onunla yaşamaya alıştım artık. Sürekli yazıyorum, sabah olana kadar yazıyorum ve inanır mısın hep erkenden sıkılıyorum yaşamaktan. Son sekiz gündür güneş ışığı görmedim, yalnız rüyalarımda kırmızı perdeler görüyorum, sürekli açılıyor ve arkalarından yeni kırmızı perdeler beliriyor. Ben bile kestiremiyorum ne zaman istediğim matlığa bulanabileceğimi.

İşi bıraktım. İşten atıldım sanmıştın, değil mi? Çok değiştim sana yazmak zorunda kaldığım günlerden bu yana. Evimde karşısına geçip dakikalarca bakabileceğim değerdeki şeyleri sattım. İtiraf ediyorum, sana kitaplarımın durumunu sorduğum mektubumu işten ayrıldığım gün yazmıştım. Evet, uzun bir zaman ve insan bir şekilde geçimini sağlamalı. İşten çıkarılmayı bekleyemezdim, şirkete adımımı her attığımda hapse girme tehlikesiyle karşı karşıyaydım. Yaptıklarımı sonsuza kadar saklayamam, sen bile saklayamadın.

Eski kamyonetimi küçük bir anlaşma karşılığında tamir ettirdim. Fazla bir şey bekleme, hâlâ dünyanın en boktan kamyoneti. Fiziksel olarak biraz körelmiş olsam da hâlâ yetenekliyim ve üstelik eski dostlarım bana bir sürü adres verdiler. Hepsinden bir şeyler koparabileceğimi umuyorum, her seferinde birazcık ve hiç kimsenin hiçbir şeyden haberi olmayacak. Kamyonetim sıçsa da -ki er ya da geç sıçacak- yapacağım bunu, çünkü zavallılığımdan kurtulmam gerek. Kulübesinin önüne pislemiş sakat bir köpekten farkım yok; kimse kapımı açıp içeri girmeye tenezzül etmeyecek. Burada kaldığım sürece asla yakalanmayacağım fakat ölüp sırt ağrımdan kurtulana kadar yan gelip yatacağımı düşünme sakın.

Sigarayı ve alkolü bıraktım. Bunları okurken bana kesinlikle inanmadığını kağıtta parlayan yüzünde görebiliyorum fakat gerçek bu. Param sınırsız değildi ve avuçlarımdan kayıp gitti. Kendimi hasta ediyorum, insanlara sunacak pek fazla şeyim kalmadı artık. Evden bir çıkabilseydim eğer... Biliyorum, beni izliyor, kapıdan çıkmamı ve bir yerlere gitmeye karar vermemi bekliyor. Hep çok uzakta ama orada, hissedebiliyorum. Neyse ki karşı komşumla fena anlaşmıyorum, bütün bu mektupları posta kutusuna o indiriyor, sağolsun kamyonetimi de tamir ettirdi; en büyük korkum, ben yola çıkmadan benim arkamı toplamaktan sıkılması, işte o zaman, kıç deliği dört katı genişlemiş cesedimi gömecekler toprağa.

Kleptomanik ve pis bir kız olmam seni rahatsız ediyor, biliyorum. Benden iyisi değildin sen de, işte bu yüzden aramızda parmağımla sayamayacağım kilometreler var. Umarım ölmüş ya da kör olmuşsundur, umarım bu mektup sana asla ulaşmaz ve böylece bana küfretmek için bile kalemi eline almazsın. Bağışla beni, sen bana cevap yazmadıkça, ben kafamda en iyi olasılığı kurup bununla mutlu oluyorum.

Enfiye çukurumu dolduracak kadar bile bahanem kalmadı. Onurumu ve inadımı -büyük ihtimalle yalnızca inadım- bir kenara bırakarak artık kaybettiğimi kabul etmeliyim sanırım... Cümle seçimim yanlış değildi, yalnızca sürekli duyduğum bir yalan bu, her şeyini kaybetmiş insanların kendilerini avuttukları yegane şey onurları; eğer 'gerçek' hayata başladığım noktada elimde herhangi bir şey olmuş olsaydı, bu satırları bambaşka biri yazıyor olacaktı. Seni hiç sevmemiş biri. Yazık, sahip olduğum tek şey sendin.

Yola çıkmak için kendime iki gün verdim. Karşı komşum üç gün dedi, "onun tam olarak nerede olduğunu anlamam üç günümü alır" dedi. Korktuğumu düşünme, o sapıktan korktuğum falan yok, sadece ölmeden önce son kez güneye sürmek istiyorum, güneşin doğuşuna karşı. Sonra da not ettiğim bütün adreslere gideceğim. Her şey 'sen ve ben' yıllarındaki gibi olacak. Bütün bunlardan sonra, bir gün yollardayken beni köşede sıkıştırabilir, kesinlikle direnmem, hatta kamyonetimin kapılarını ona kapıları ben açarım, büyük bir zevkle.

Olur da ölmeyi beceremezsem, sana yazmaya devam edeceğim. Üzgünüm, yaşamak adına bildiğim tek şey sana yazmak.


                                                                                                                      En saf yalanlarımla,
                                                                                                                                   Kızın                                                                                                              

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Buradan yorum yapabilirsin: